Küresel Isınmada Suçlu Sığırlar Mı?

KÜRESEL ISINMADA SUÇLU SIĞIRLAR MI?
Prof.Dr.Hasan BATMAZ
Bursa Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi,
İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Çiftlik Hayvanları Hekimliği Derneği Başkanı

            Son 10-15 yıldır küresel sıcaklık artışı dünya gündeminde yer almaktadır. Bunun etkilerini kar yağışlarının azlığı, kış aylarının daha ılık geçmesi, yaz aylarının korkulu yağışları ve seller,  aşırı sıcaklık artışı ve çok geniş orman yangıları ile yaşamaktayız. Herkesin yaşadığı bu iklim değişimleri ile birlikte, veteriner hekimler olarak tropik bölgelerde görülen mavi dil, ephemeral fever (3 gün hastalığı), lumpy skin disease (LSD), akabane, epizootik hemorajik hastalık (EHD) gibi hastalıkların sinekler aracılığı ile subtropik ve kuzey bölgelere yayıldığını görmekteyiz. Yine insanlarda ölümlere neden olan Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi buna diğer bir örnektir. Son yıllarda daha da gündemde yer alması 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması dolayısıyladır.

Paris iklim anlaşması dünyadaki 197 ülke tarafından küresel ısınmayı azaltmak için yapılmıştır. Paris anlaşmasına göre de en büyük sorumlu sanayinin artmasıyla fosil yakıt tüketiminin artmasıdır. Paris anlaşmasının hedefi sanayi devriminin başlangıç tarihine göre yüzeysel sıcaklığın 2 ºC’ı geçmemesi ve hatta 1.5 ºC’ın altında tutulmasıdır. Bu nedenle Avrupa Birliği 2030 yılına kadar emisyonlarını %55 azaltmayı ve 2050 yılına kadar da karbon nötr olmayı hedeflemektedir. 19 Şubat 2021’de resmi olarak Paris Anlaşması’na geri dönen ABD’de yeni yönetim 2050 yılında karbon nötr olmaya, 2035 yılında ise elektrik üretimi sektörünü karbonsuzlaştırmaya yönelik hedeflerini açıklamıştır. Dünyada en fazla sera gazı emisyonuna neden olan ülkeler arasında 16.sırada yer alan Türkiye 2053 yılına kadar sıfır emisyon hedefini belirlemiştir.

            Neden küresel ısınmada ruminantlar gündemde tutulmaya çalışılıyor?
Yaşanan bu küresel iklim değişikliği ile ilgili olarak son yıllarda ise bunun sebepleri arasında ruminantların ve özellikle sığırların çıkardığı metan gazı sorumlu tutulmaya çalışılmaktadır. Ruminantlar ve özellikle sığırlar ruktus sırasında metan gazı çıkarmaktadırlar. Ancak son 10-15 yıldır küresel iklim değişikliğinin en önde gelen nedeni sığırlar mıdır? Bu konunun öncelikle sığır varlığındaki artış rakamları ile birlikte değerlendirilmesinde yarar vardır.
Dünyadaki ruminant varlığındaki değişim


Hayvan Türü

1980 yılı

2019 yılı

Değişim %’si

Sığır

1.217.018.000

1.511.021.000

24.15

Koyun-Keçi

1.562.997.000

2.332.787.000

49.25

           
Tabloda görüldüğü gibi dünyada yaklaşık son 40 yılda sığır varlığı %24.15, koyun-keçi varlığı ise %49.25 artmıştır. Sığırcılıkta entansif yetiştiricilik daha fazla iken, koyun ve keçiler daha çok meraya dayalı yetiştirilmektedir. Özellikle sığırlar entansif yetiştirme ile daha fazla metan gazı üretmesi ile suçlanmaktadır. Entansif yetiştirmenin en büyük alanı süt sığırcılığındadır. Dünyada süt üretimi 1980 yılında 465.819.000 ton iken, 2019 yılında 883.283.000 ton süt üretilmiş ve süt üretimindeki artış %89.61 oranında olmuştur. Bu sütünde de yaklaşık %85-90’ı ineklerden elde edilmektedir. Sığır sayısındaki %24.15’lik artış yanında daha yüksek verimli sığır yetiştiriciliğin artmasıyla bu sığırların daha fazla beslenmeleri söz konusudur. Ancak süt verimindeki artış yalnız fazla yem tüketmelerinden değil, kültür ırkı sütçü ineklerin artması ve genetik ilerlemenin sağlanmasıyla oluşmaktadır. Bunlar yapılmasa bu kadar süt elde etmek için çok daha fazla hayvan beslemek gerekir Böylece daha fazla beslenen sığırdan daha çok metan gazı üretimi olacaktır. Ayrıca gelişen bilgi, teknoloji ve veteriner hekimlik hizmetleri ile hastalıkların ve özellikle subklinik hastalıkların azaltılmasıyla verim artmaktadır. Metan gazını artırmamak için kötü kaliteli kaba yem yerine, kaliteli kaba yemle birlikte nişasta ve yağlarla hayvanın gereksinimlerinin karşılanması gerekir.

Hayvan sayısındaki artış ile birlikte 1980 yılında 4 milyar 433 milyon olan dünya nüfusu 2020 yılında 7 milyar 753 milyona ulaşarak %74.89 oranında artış göstermiştir. Artan dünya nüfusunun beslenmesi için doğal olarak ruminantların sayısında ve verimlerinde artış söz konusu olmuştur.

Dünyada son 40 yılda sığır sayısındaki artış yaklaşık %25 oranında iken, nüfus artışı yaklaşık %75 oranında olmuştur. Artan dünya nüfusu ile birlikte sanayileşmedeki artış hayvan varlığı artışı ile kıyaslanmayacak düzeydedir. Sanayi artışı ile birlikte enerji kullanımının artması, kara, hava ve deniz ulaşımı çok aşırı düzeyde artmıştır.  Globalleşen dünyada özellikle hava yolculuğu kat ve kat yoğunlaşmıştır. Diğer yandan nüfusun çoğalması ve büyük şehirlerin artması ve genişlemesi küresel ısınmayı artırmaktadır. Günümüzde şehir merkezlerine kar yağışları azalmış, şehir merkezleri kırsala göre daha sıcak olmaktadır. Örneğin kış aylarında Bursa’da sabah şehir merkezi 3-4 ºC iken 10 km dışarıdaki üniversite kampüsünde 0-1 ºC olmaktadır. Buna rağmen yoğun entansif sığır yetiştiriciliği yapılan yerlerde böyle bir sıcaklık yükselmesi olmakta mıdır?

Türkiye’deki ruminant varlığındaki değişim


Hayvan Türü

1980 yılı

2020 yılı

Değişim %’si

Sığır

15.567.000

17.965.000

15.40

Koyun

46.026.000

42.127.000

-8.45

Keçi

18.775.000

11.986.000

-36.15


            Tablo da görüldüğü gibi, Türkiye’de 1980 yılından 2020 yılına kadar geçen sürede sığır varlığı %15.40 artarken, koyun varlığı %8.45, keçi varlığı ise %36.15 oranında azalmıştır. Türkiye’yi daha yakından etkileyen AB (27 ülke) ‘de ise sığır  ve koyun sayısı artmamış, yalnız keçi sayısı artış göstermiştir.

Türkiye’de de bu geçen sürede kültür ırkı sığır varlığımız artmış ve böylece daha verimli hayvan yetiştirerek hayvan başına daha fazla ürün elde edilmesi söz konusu olmuştur. Örneğin 1991 yılında sığır varlığımızın %10’u kültür ırkı sığır ve % 34’ü kültür melezi iken, bu oranlar sırasıyla %14 ve %41’e yükselmiştir.

Entansif süt sığırı yetiştiriciliğinde kaba yem ile besleme önemli yer tutmaktadır, bunların başında da silaj yapımı gelmektedir. Silaj yapımında başlıca mısır kullanılmakta ve mısır da fazla su gereksinimi olan bitkidir. Süt sığırcılığının ve özellikle silajlık mısır yetiştiriciliğin yaygın olduğu yerlerde su havzaları aşırı azalmakta, hatta kurumaya yol açtığı bir gerçektir. Buna Konya ve Burdur Bölgelerini örnek verebiliriz. Dolayısıyla mısır silajı yerine özellikle su sıkıntısının olduğu bölgelerde sulu tarım istemeyen arpa, fiğ, tritikale gibi bitkilerin silajlarına ağırlık verilmesi gerekir. Hatta önümüzdeki yıllarda sığırların beslenmesinde kuraklığa dayanıklı otlarla ilgili alternatiflerin geliştirilmesi gerekir.

Hayvanların beslenmesi için kullanılan tahılların aç insanların beslenmesinde kullanılması ileri sürülmektedir. Bu durum dünyada yalnız tahıllarla mı sınırlıdır? Hayvanlara yedirilmeyen tahıllar bu insanlara bedava mı verilecektir? Bu insanlar açlık sınırında yaşadıklarından, alım güçleri olmadığından bunları tüketememektedirler. Oysa gelişmiş ülkeler bu tahılları ve diğer gıdaları alabilmektedirler.

Son yıllarda küresel ısınmanın çok daha yaygın ve önemli nedenleri bulunurken özellikle sığırların suçlanması laboratuvar ortamında et üretme haberleri ile paralel gitmektedir. Dünyada yaşadığımız deneyimlerle bu olay yapay et üretme endüstrisinin gelişmesi için insanlara şimdiden hazırlık yapılmaktadır. Yapay et üretiminin ileride gelişimi sağlayacak pazar şartlarının biri de son yıllarda artan vejeteryan ve vegan beslemedir. Bu durumlar insanların doğal hayvansal ürün tüketme eğilimlerini azaltabilecektir. Yaşadığımız teknoloji çağında bu gelişmeler mutlaka olacaktır. Ancak vejeteryan ve vegan beslemenin getireceği pazar yetersiz görülmektedir ki, gıda üreten hayvanlar, özellikle sığırlar suçlanarak pazarın genişletilmesi hedeflenmekte ve buna yatırım yapacakların her zaman olduğu gibi yüksek kazanç hırsı görülmektedir.

Entansif ve ekstansif hayvancılık devam ederken, ileriki yıllarda yapay et üretimine karşın organik-ekolojik  hayvancılığın geliştirilmesi farklı bir alan olabilecektir. Böylece insanların farklı tercihlerine alternatif ürünler sunulabilir. Günümüzde insanların büyük bir bölümünün GDO’lu gıdalara olumsuz yaklaşımı varken, yapay hayvansal ürünler ne kadar rağbet görecektir? Bütün bunları aşmak için hayvanlar daha fazla suçlanarak geleceğin planları yapılmaya çalışılmaktadır.

Sonuç olarak hayvanlardan ileri gelen küresel ısınma, hayvanların verimliğini artırarak hayvan sayısının azaltılmasıyla belli bir oranda azaltılabilir. Ancak küresel ısınmanın asıl önlenmesi en başta sanayi kaynaklı nedenleri azaltmak olmalıdır.