14-17 Nisan 2019 tarihlerinde Çiftlik Hayvanları Hekimliği Derneği tarafından düzenlenen ve başlıca "Sığırlarda Enfeksiyon Hastalıklar " ve "Besi Sığırcılığı" konularının ele alındığı 1.Uluslararası Çiftlik Hayvanları Hekimliği Kongresi Fethiye'de düzenlendi. Kongre sonunda öne çıkan konular..
1.ULUSLARARASI ÇİFTLİK HAYVANLARI HEKİMLİĞİ KONGRESİ
(14-17 Nisan 2019)
SONUNDA ÖNE ÇIKAN KONULAR
Çiftlik Hayvanları Hekimliği Derneği tarafından ilk kez 14-17 Nisan 2019
tarihlerinde Fethiye’de düzenlenen 1.Uluslararası Çiftlik Hayvanları Hekimliği
Kongresi’nde sığırcılık ile ilgili bütün alanlardan tebliğ sunulurken, kongrenin
ana konusu olarak çağrılı tebliğlerde sunulan iki konu belirlemiştik. Bunlardan
biri ülkemizde sürekli olarak problem olan ve zaman zaman halkın gündemini de
oluşturan “Sığırlarda Enfeksiyon Hastalıklar”, diğer ana konusu ise ülkemizde
uzun süredir gündemde olan kırmızı et ihtiyacı dolayısıyla “ Besi Sığırcılığı”
olmuştur.
Ülkemizin coğrafi konumu nedeni ile zaman zaman görülen şap, lumpy skin disease
gibi salgın hastalıklar daima tedbirli olmamızı gerektirmektedir. Yine bütün
dünyada problem olan BVD, paratüberküloz gibi klinik ve subklinik problemlere
neden olan enfeksiyonlar ülkemizde de sorun olabilmektedir. Bu gibi
enfeksiyonların yanında daha lokal olarak ortaya çıkan antraks geçtiğimiz yıl
halkın gündeminde yer almıştır. Diğer yandan çok sayıda sığır ithal eden Türkiye
enfeksiyon hastalıklar bakımından diğer bir riskle karşıyadır.
Kongremizin diğer ana konusu ise ülkemizde uzun süredir gündemde olan kırmızı et
ihtiyacı dolayısıyla “ Besi Sığırcılığı” dır. Türkiye’de özellikle kırmızı et
ihtiyacının karşılanması için üretimin artırılması şarttır. Ülkemizde yaklaşık
son 30 yılda sığır varlığımız daha çok süt sığırları yönünde olmuştur. Uzun
yıllardır kombine verimli sığır ırklarımız geri plana atılmış ve besi ırkı sığır
yetiştiriciliği ise ancak son 5-6 yıldır ön plana çıkmaya başlamıştır.
Ülkemizdeki et ihtiyacının karşılanması için yalnız sütçü ırkların erkek
buzağılarının besiye alınması yerine besi ırkı sığırcılık yetiştiriciliğinin
artırılması mutlaktır. Bu düşüncelerle bu kongremizde özellikle besi ırkı
sığırcılıkla ilgili konulara da yer vermeye çalıştık.
Bu tür yetiştirme yapılırken büyük çiftlikler yanında 20-100 başlık küçük aile
işletmeciliğinin teşvik edilmesi gerekir. Aksi halde üretim yetersizliğimiz
devam edecektir. Diğer yandan besi danası yetiştirmenin, yani fedlot’ın yalnız
entansif olarak yapılması bugün ülkemiz şartları için tek başına çözüm değildir.
Yem maddelerinin bir kısmının ithal edilmesi ve pahalılığı göz önünde
bulundurulduğunda bu şekilde yetiştirmenin ekonomik yönü sınırlıdır. Oysa
ülkemizdeki belli bölgelerde uzun süreli meradan yaralanarak çok ekonomik bir
şekilde hayvan yetiştiriciliği teşvik edilebilir. Meralar bu yönde düzenlenmeli
ve geliştirilmelidir. Ülkemizin coğrafi şartları besi sığırlarının 8-9 ay merada
kalmasına müsaade edilmeyebilir, bu durum göz önünde bulundurarak her bölgede
değişik sürelerde mera + entansif karma programları yapılarak yeni ekonomik besi
modelleri oluşturulmalıdır.
Türkiye’de gerek süt sığırcılığının ve gerekse besi sığırcılığında üretimin
artırılması için günlük geçici politikalar değil, sürdürülebilir ve istikrarlı
hayvancılık politikaları gereklidir. Maalesef son yıllarda artan maliyetler ve
hayvansal ürünlerin pahalılığı gerekçe edilerek çok sayıda sığır ithalatı
yapılmış ve yine de çözüm olmamış ve üretimimizi olumsuz etkilemiştir. Türkiye
2017 yılında 650.000’in üzerinde sığır ithal ederken, 2018 yılında bu sayısı
1.200.000’e çıkarak dünyadaki toplam sığır ithalatının içinde %31.74 oranına
ulaşarak ABD’den sonra en çok sığır ithal eden ikinci ülke durumuna gelmiştir.
Ülkemizde son bir yıldır süt üreticisi de zor durumda olduğundan inekler kesime
gitmektedir. Bir lt sütle 1.5 kg konsantre yem alınabilmelidir. Maalesef bugün
süt fiyatları bu durumu karşılamaktan uzaktır. Bu da hayvanların verim çağında
erken kesime gönderilmesine yol açmaktadır. Burada önlem alınmazsa gelecekte
üretim yetersiz olacaktır.
Hayvansal üretimin artırılması için kısa, orta ve uzun vadede doğru bir planlama
gereklidir. Ülkenin ihtiyaçları esas alınarak buna göre planlama yapılmalı ve
teşvikler planlanan alanlarda verilmelidir. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bu
kapsamda önümüzdeki 5, 10, 20 seneler için, ülkemizin ihtiyaç duyduğu hayvansal
protein miktarları belirlenmeli ve buna göre hayvancılık teşvik edilmelidir.
Ayrıca hayvancılıkta kullanılacak potansiyel mera alanlarının tespit edilmesi
gerekmektedir.
Bunlarla birlikte hayvansal üretimin artırılması için köyden kente göçün
önlenmesi amacıyla özellikle büyük köylerin, belde ve ilçelerin daha yaşanabilir
duruma getirilmesi gerekir. Şu anda hayvancılığın gelişmesi yalnız Tarım ve
Orman Bakanlığının teknik düzeltme ve destek durumlarını aşmış, devlet
politikası olarak ekonomi ve sosyal yapının bütünüyle ele alınmasını gerektiren
boyuttadır.
Kongrede bu konularla ilgili tebliğlerin sunulması sonunda bu iki ana konunun
seçilmesinin ne kadar isabetli olduğunu ortaya konmuştur. Gerek açılış
konuşması, gerekse Tarım ve Orman Bakanlığı’nın stratejileri ile ilgili sunumu
ve gerekse de diğer çağrılı tebliğ sunuları sonucunda bu konularla ilgili
ülkemiz için öncelikli sonuçlar aşağıdaki şekilde sıralanmıştır:
-Kırsal ekonomik kalkınmaya önem verilmesi
-Üretimin tüketimi karşılaması
-İthalatın çözüm olmadığı, hayvansal üretimin sürdürülebilir olması
- Büyük çiftlikler yanında 20-100 başlık küçük aile işletmeciliğinin teşvik
edilmesi
-Et ihtiyacı için besi ırkı sığır yetiştiriciliğinin artırılması, küçük aile
işletmelerinde kombine verimli ırkların yetiştirilmesinin teşvik edilmesi
- Meraların geliştirilmesi
- Besi danası yetiştirmede her bölgede değişik sürelerde mera + entansif karma
programları yapılarak yeni ekonomik besi modelleri oluşturulması
- Karkas kalitesine önem verilmesi
-Barınak koşullarının geliştirilmesi ve hayvan refahına önem verilmesi
-Buzağıların küçük inek olarak görülmesi
-Buzağıların sağlığında epigenetik verilerin önemli olduğu
-Süt veren ineklerin kesilmesinin önlenmesi için süt fiyatları artırılarak 1 lt
sütle 1.5 kg konsantre yem alınabilmeli
-Hayvan ithalatı yalnız iyi kaliteli damızlık sığırlarla sınırlı olmalı
- İthalat sırasında yeni enfeksiyon etkenlerinin suşlarının ülkemize girme
riskinin bulunduğu
- İthalat sırasında enfeksiyon hastalıklarla ilgili testlerle birlikte örnekleme
yöntemi ile genetik testlerin de yapılması
- Enfeksiyon hastalıkların her zaman önemli olduğu ve ülkemizde daha da önem
gösterdiği, dolayısıyla Tarım ve Orman Bakanlığı’nın enfeksiyon hastalıklarla
ilgili mevzuat değişikliklerini bir an önce yaparak yürürlüğe konması, örneğin
*Bruselloz karşı aşılamada farklı bölgelerdeki stratejilerin bir an önce
uygulanması
*Antraks hastalığında hastalık çıkan bölgelerde 5 yıl zorunlu aşı uygulanmasının
hastalık çıkan odakta 10 yıl gibi bir süreye çıkarılması, çevredeki riskli
yerlerde sürenin 5 yıl kalması
*Antraks gibi hastalıklarda TARSİM’in otopsi yapılma zorunluluğu yerine hızlı
tanı testlerinin devreye girmesi
* Botulismus’un sık rastlandığından koruyucu tedbirlere önem verilmesi ve halk
sağlığı açısından dikkatli olunması
- Bovine Viral Diarrhea (BVD)’nin kontrolünde aşılamanın önemli olduğu, ancak
sürüde testler uygulanarak kaynakların belirlenmesinin önemli olduğu
- Paratüberkülozun şu an için ülkemizde çok ön planda olmadığı, ancak koruyucu
önlem alınmazsa ileride sorun olacağı
Sonuç alarak; ülkemizde hayvancılığın geliştirilmesi için, devlet politikası
olarak ekonomi ve sosyal yapının bütünüyle ele alınması gerekmektedir.
Kongre Düzenleme Kurulu
adına
Prof.Dr. Hasan BATMAZ